Şehidin Kul Hakları Affedilir mi?

Cenâb-ı Allah ﷻ şirkten başka bütün günahları affedebileceğini ifade buyurur. “Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar”[1] şeklindeki ayet-i kerimede ifade buyrulan bu husus müminin kendisiyle Allah arasındaki günahları konu edinmektedir. Kul hakları ise farklıdır. Nitekim Hz. Peygamber ﷺ : “”Kimin yanında kardeşine ait haksız alınmış bir hak varsa, o haksızlıktan dolayı hak sahi­biyle helalleşsin. Kesin olan şu ki, kıyamette hiçbir dinar ve hiçbir gümüş geçerli değildir. Kardeşinin hakkı için kendi sevaplarından alınma­dan evvel, dünyada onunla helalleşsin. Ahirette, zulmeden kişinin o hakkı karşılayacak sevapları bulunmazsa, kardeşinin günahlarından alınır da  zulmedenin üzerine atılır”[2] buyurarak kul hakkının istiğfarının sadece hak sahibine tevdi edilmesiyle olabileceğini ifade etmiştir.

Ayrıca bir başka rivayette Hz. Peygamber ﷺ şöyle buyurmaktadır: “Allah ﷻ katındaki divanlar üçtür: Birincisi; Allah’ın ehemmiyet vermediği, ikincisi; Allah’ın ondan hiçbir şeyi terk etmediği, üçüncüsü ise; Allah ﷻ ’ın affetmediği divandır. Allah’ın affetmeyeceği divan, Allah’a eş koşmaktır. Allah ﷻ şöyle buyurur: “Kim Allah’a eş koşarsa Allah ona cenneti haram kılar.” Allah’ın önemsemediği divan, kulun sadece Rabbiyle kendi arasındaki meselelerde nefsine zulmetmesidir. Kendisinden hiçbir şeyi terk etmediği divan ise kulların birbirlerine zulmetmeleridir. (Bu durumda) kısas kaçınılmazdır.”[3] Bunlara benzer başka hadislerde de Efendimiz bu durumu böylece izah buyurmaktadır.[4]

Allah Resulü r’nün şehidin nail olduğu üstün fazilet ve mertebeleri anlattığı bazı hadislerde “bütün günahlarının da affedileceğini ifade etmesi[5] bu noktada akla “kul hakları da affediliyor mu” sorusunu getirmektedir. Bu sebeple bu soru günümüzde sıkça sorulan meselelerden biri haline gelmiştir.

Hz. Peygamber ﷺ şehidin bütün günahlarının bağışlanacağını ifade ettiği bir kısım diğer hadislerde kul haklarını istisna ederek şöyle buyurmaktadır: “Şehidin borçları dışındaki bütün günahları bağışlanır.”[6] Hadiste yer alan “borçları” ifadesi şârihler tarafından “kul hakları” olarak açıklanmaktadır.[7] Zira müminin canının ta ki kendi adına ödeninceye kadar borçlarıyla tutsak olduğunu haber veren de yine Resulüllah ﷺ tır.[8] Buna göre şehit çok yüce mertebeler almakla birlikte kul haklarından muaf olamayacaktır. Bu sebeple Allah Resulü ﷺ kendisine arkasına dönüp kaçmaksızın cihat edip Allah yolunda öldürülmesi durumunda tüm günahlarının affedilip edilmeyeceğini soran kişiye “evet” demiş ve Cebrail’in kul haklarının müstesna olduğunu vahy etmesiyle “borçları müstesna”[9] buyurmuştur.[10] Müslim’de[11] yer alan başka bir rivayette Allah Resulü ﷺ ’nün “Allah yolunda cihat borçlar dışındaki her şeyi (günahları) örter” şeklindeki ifade de bunu teyit etmektedir.

İbnu’l-Melek gibi bazı alimler kul haklarının affedilmeyeceği şehidin karada şehit olan kimse olduğuna tembihte de bulunmuşlardır.[12] Zira konuyla ilgili bir rivayette Hz. Peygamber ﷺ deniz şehidinin tüm günahları ile birlikte kul haklarının da bağışlanacağını ifade buyurmaktadır.[13] Buna göre deniz şehidinin kul hakları da bağışlanacaktır. Bu da Cenâb-ı Hakk’ın hak sahiplerine onun hakkını vermesiyle meydana gelecek bir şeydir. Bununla birlikte ilgili rivayetin zayıf olduğunu söyleyenler de vardır.[14]

Aynı şekilde ulema kul haklarının affedilmeyeceği şehidin borcunu imkanı olmasına rağmen ödemeyen kimse olduğunu da beyan etmiştir. Şu halde, imkânı olmadığı için borcunu ödeyememiş ve ilk fırsatta ödeme niyetinde olup da Allah yolunda şehid olmuş kimsenin de borçlarını alacaklarına Allah ﷻ ödeyecek ve böylelikle onu bağışlayacaktır.[15]

Ez cümle karada şehid olmuş ve borçlarını bile bile geciktirmiş, ihmal ederek hak sahiplerinden helallik almamış ve bilahare şehit olmuş kişinin kul hakları dışındaki tüm günahları bağışlanır. İmkânı olmadığı için borçlarını ödeyemeyip şehit olan kişinin borçlarını ise Cenab-ı Hakk’ın üstlenmesi ve hak sahiplerine ödeyerek onu affetmesi ümit edilir. Bu o şehidin salih amellerinin kul haklarına karşılık verilmesi ile de olabilir. Şayet salih amelleri de yoksa o Allah ﷻ’ın dilemesine kalmıştır.[16] Deniz şehidi ise konuyla ilgili rivayetin sabit olması durumunda kul hakları da dahil olmak üzere bütün günahlarının bağışlanması ile mükâfatlandırılır.

Vallahu a’lem…


[1] Nisa, 48

[2] Buhari, “Kitâbu’r-Rikâk”, No: 6169, el-Lâlikâî, Şerhu Usûli İ’tikâdi Ehli’s-Sünne ve’l-Cemâ’a, No: 1932, Bezzâr, Müsned, No: 8476, İbn Hibbân, Sahih, “Kitâbu İhbârihi an Menâkıbi’s-Sahâbe”, No: 7361, Taberânî, Müsnedu’ş-Şâmiyyîn, No: 1326, Tirmizi, “Sıfatu’l-Kıyâme”, No: 2419, Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: 6748

[3] Hakim, el-Müstedrek, No: 8717, Beyhaki, Şu’abu’l-Îmân, No: 7069, Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummâl, No: 10311

[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, XIII/399, No: 8029, XIII/375, No: 7996, Müslim, “Kitâbu’l-Birr ve’s-Sıla ve’l-Âdâb”, No: 2581, “Babu Tahrimi’’z-Zulm, No: 2582, ” İbn Hibbân, Sahih, “Kitâbu İhbârihi an Menâkıbi’s-Sahâbe” No: 7359, Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: VI/93, Ebu Ya’lâ, Müsned, No: 6499, Taberâni, el-Mu’cemu’l-Evsat, No: 2778, Tirmizi, “Sıfatu’l-Kıyame ve’r-Rekâik ve’l-Vera’”, No: 2420 

[5] Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, No: 3299, Hakim, el-Müstedrek, No: 2555, Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, V/534, No: 9520, Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummâl, No: 11101,

[6] Ahmed b. Hanbel, Müsned, XI/627, No: 7051, Müslim, “Kitâbu’l-İmâre”, No: 1886, Ebu Avâne, Müsned, No: 7369, Hakim, el-Müstedrek, No: 2554, Taberâni, el-Mu’cemu’l-Kebîr, No: 34, Beğavî, Şerhu’s-Sünne, No: 2144

[7] Bkz. es-San’ânî, Muhammed b. İsmail, Sübulü’s-Selâm, Daru’l-Hadis, Kahire, II, 928, Abdurrauf el-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, el-Mektebetu’t-Ticâriyyetu’l-Kübrâ, Mısır, 1356, Baskı: I, VI/463,

[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, XVI/352, No: 10599, Tirmizi, “Kitâbu’l-Cenâiz”, No: 1078,Hakim, el-Müstedrek, No: 2219, Bezzâr, Müsned, No: 8664, İbn Mâce, “Kitâbu’s-Sadakât”, No: 2413, Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: 7350

[9] Ahmed b. Hanbel, Müsned, XIII/440, No: 8075, Malik, Muvatta, “Kitabu’l-Cihâd”, No: 1676, Nesâî, “Kitâbu’l-Cihâd” No: 3155, Ebu Avâne, Müsned, No: 7360, İbn Hibbân, Sahih, “Kitâbu’s-Siyer”, No: 4654, Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: 11281

[10] Zekeriyya en-Nevevî, el-Minhac Şerhu Sahîhi Müslim b. Haccâc, el-Matbaatu’l-Mısriyye, XIII/29

[11] Müslim, “Kitâbu’l-İmâre” No: 4861

[12] Ali el-Kârî, Mirkâtu’l-Mefâtîh, Daru’l-Fikr, Beyrut-Lübnan, 2002, Baskı: I, V/1958

[13] İbn Mâce, “Kitâbu’l-Cihâd” No: 2778

[14] Celaluddin es-Suyûtî, Câmi’u’l-Ehâdis, XIII/421

[15] Muhammed Taki el-Usmânî, Tekmiletu Fethu’l-Mülhim, Daru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut-Lübnan, 2006, Baskı: I, III/342-343

[16] İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bâri Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Daru’l-Ma’rife, Beyrut-Lübnan, 1379, X/193