Olamayacak Bir Şeye Yemin Etmenin Hükmü

Soru: Olması mümkün olmayan bir şeye yemin eden kişi daha sonradan doğal olarak bunu yerine getiremediği için yeminini bozmuş olur mu? Yani bu işi yapamadığından dolayı yemin keffareti ödemesi gerekir mi?

Cevap: Bir şeyin mümkünlüğü duruma göre değişir. Yani bazı şeyler vardır ki bunların olması aklen mümkün değildir. Mesela, gece ile gündüzün bir araya gelmesi veya bir şeyin aynı anda siyah ve beyaz olması gibi ki biz bunlara “müstahilu’l-vücud” diyoruz. Fakat yine olması mümkün olmayan şeyler vardır ki bunlarda ki muhallik akıl cihetiyle değil de adet cihetiyledir. Bu kısma misal olarak da bir kimsenin göğe yükselmeye yemin etmesi veya her hangi bir taşı altına çevireceğine dair yemin etmesini söyleyebiliriz. Bu kısım olaylara da tahakkuk etmeleri durumunda “hariku’l-âde” olaylar diyoruz.

Bu konuya girmeden önce bir mukaddime yapılmasının uygun olacağı kanaatindeyiz: Bilindiği gibi yeminler mutlak[1] ve muvakkat[2] şeklinde iki kısımda incelenir. İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed’e göre yapılan yemin mutlak bir yeminse buradaki şart yemini yerine getirmenin aklen mümkün olmasıdır.[3] Buna göre, kişi her hangi bir vakit zikretmeksizin önünde duran boş bardağı göstererek “Vallahi ben bu bardaktaki suyu içmeyeceğim” veya “Şu bardaktaki suyu içersem hanımım boş olsun” diye yemin edecek olsa Tarafeyne göre bu yeminin her hangi bir geçerliliği olmayacaktır. Çünkü bardak boştur. Şayet bu noktada birisi kalkıp “Neden bu muhal olsun ki? Allah Teâlâ dilese o bardakta su yaratamaz mı?” diye itirazvari bir soru soracak olsa şöyle cevap verilebilir: “O bardakta Allah’ın suyu yaratması tabi ki muhal değildir. Ama varsayalım ki Allah Azze ve Celle bardakta su yaratsa bile bu su kişinin içmeyeceğine dair yemin ettiği su olmaz, başka bir su olur”. Şu halde alâ külli hal bu kişinin mezkur şekildeki yeminini tutması mümkün değildir.

Yapılan yemin şayet muayyen bir vakitle tayin edilmiş yemin ise bu durumda mutlak yemindeki “aklen mümkün olmaklık” şartının yanında bir de “Üzerine yemin edilen şeyin o vaktin sonuna kadar baki kalması şart koşulur”. Şu halde “Şu bardaktaki suyu bu gün içeceğim” diye bir kimse yemin etmiş olsa, daha sonra gün bitmeden birisi gelip bardaktaki suyu dökse veya gün henüz sona ermeden adam ölecek olsa kişi yemininde hanis olmaz. Çünkü bu muvakkat bir yemindir. Ve muvakkat yeminde aranan “yemin edilen şeyin vaktin sonuna kadar bekası” şeklindeki şart tahakkuk etmemiştir. Bütün bu anlattıklarımız İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed’in görüşüdür. İmam Ebu Yusuf’a göre ise her halükarda bu kişinin keffaret ödemesi gerekli olur.

Bir de bunlara yemin eden kimsenin bilgisini de katmamız gerekir. Mesela ölmüş olduğunu bilerek ölü bir insan için “Vallahi onu öldüreceğim” diye yemin edecek olsa yemini mün’akid olur/geçerli olur ve bu kişiye keffaret gerekli olur. Çünkü, Allah’ın onu tekrardan diriltmesi ve bu suretle yemin eden kimsenin onu öldürmesi mümkündür. Ancak, tam tersini düşünecek olursak, yani bir kimse ölü olduğunu bilmeksizin “Vallahi falancayı öldüreceğim” diye yemin edecek olsa bu durumda yemin eden kimse direkt olarak kendisini öldürmeye dair yemin ettiği kimsenin şu an ki hayattan koparılmasına yemin ettiği için yemininin geçerliliği kalmamıştır.  Bu durumda da Allah’ın tekrar onu diriltmesi mümkünse de, bu diriltme artık başka hayat olacağından dolayı her halü karda kişi yemininde hanis olamaz.[4]

Allahu A’lem…


 

[1] Yani her hangi bir vakitle kayıtlanmamış yemin türü…

[2] Yani, belirli bir vakitte yerine getirileceğine dair yemin edilerek vakitle kayıtlanmış yemin…

[3] Bu durum fıkıh ibarelerinde “و تصور البر شرط صحة الحلف şeklindeki cümleyle ifade edilir.

[4] Bkz. Burhanuddin el-Merğinani, el-Hidaye, s. 370, Daru’l-Erkam, Beyrut-Lübnan, Ali el-Kari, Fethu Babi’l-İnaye, II/ 414-416, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2009, B.I