İslâm’ın Kadına Okumayı Yasaklamadığını Söylüyorsunuz. Peki, İslâm Tarihinde Kadın Bilim İnsanları Var Mı?

İslâm’ın kadına ilim öğrenmeyi yasakladığı iddiası mesnedi olmayan; lafı güzaf kabul edilmesi gereken bir iddiadır. Kadınlar söz konusu olduğunda diğer meselelerde olduğu gibi bu mevzu da İslâm düşmanları tarafından çarpıtılmaktadır. Zira Kur’an-ı Kerîm’in ilk inen ayeti olarak bilinen ‘Oku’ emri bu noktada herhangi bir ayrım yapmamaktadır. Müslüman erkekler de Müslüman kadınlar da İslâm’ın -mahremiyet vb. gibi- ölçülerine dikkat etmek kaydıyla okuyabilirler hatta okumalıdırlar. Bunun aksini iddia eden herhangi bir delil veya âlim mevcut değildir.

Tam tersi kaynaklara baktığımızda İslâm tarihi boyunca kadınların okumaya teşvik edildiği, ilmî noktada faaliyet yürüttükleri görülmektedir.  Hz. Peygamber (aleyhissalâtü vesselâm)’in, eşi Hz. Aişe’nin iki bin küsür hadis rivayet etmiş olması ve bunun yanı sıra şiir ve edebiyatta behre sahibi olan bir şahsiyet olması bu noktada akıldan çıkarılmamalıdır. Sahabiye kadınlardan daha nicelerinin ilim tahsili noktasında gayretkeş olmaları ve tarih boyunca birçok İslâm kadınının telif sahibi olacak kadar geniş çaplı ilme sahip olduğu gerçeği, İslâm’ın kadına okumayı yasakladığı iddiasının nasıl bir yalan olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu isimlerin burada tek tek sayılması yazının ebatını aşan bir durumdur. Merak edenler Muhammed Hayr Ramazan Yusuf’un el-Müellifât mine’n-Nisâi ve Müellefâtuhunne fi’t-Tarihi’l-İslâmî isimli eserine müracaat edebilirler. Ayrıca Muhammed Mutî‘ el-Hâfız’ın A‘lâmu’n-Nisâi’d-Dımeşkiyyât’ı gibi eserler de burada zikredilmelidir. Meseleye öğrenme maksadıyla yaklaşanlar, tüm bu eserlerde bahsini yaptığımız nice İslâm kadınının tarih boyu farklı alanlarda kaleme aldıkları eserleri de göreceklerdir.

Hele ki, Ekrem en-Nedvî’nin hadis ilmiyle iştigal etmiş 9000 (Dokuz bin)’in üzerinde kadın âlimin biyografisine yer verdiği 43 ciltlik öz verili çalışması bu konuda gayrı söze hacet bırakmayacak niteliktedir.

İbn Hacer’in el-İsâbe’sinde hadis ilmiyle iştiğal etmiş; rivayette bulunmuş birçok İslâm kadınının terceme-i haline yer vermiş olması, İmam en-Nevevî’nin Tehzîbu’l-Esmâ ve’l-Lüğât’ında, Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîhu Bağdâd’ında ve İmam es-Sehâvî’nin ed-Dav’u’l-Lâmi‘inde hususî bir başlık altında Nefîse bintu’l-Hasen gibi daha nice kadınların tarih boyu farklı ilim dallarında söz sahibi olduklarına dair verdikleri bilgiler de iddianın yalanlığını ispatlayan bir başka gerçektir. Bu iddiayı dillerine pelesenk eden grubun bahsini yaptığımız bu eserleri gözden geçirebilecek altyapıları varsa buyursunlar: Halep oradaysa arşın burada!

Müslümanlar olarak bizim tarihimiz belli. İslâm’ın kadını nerelerden alıp nerelere taşıdığı belli. Ortaçağ İslâm dünyasında Bibi Müneccime, Aişe bintu Talha gibi yıldız bilimci kadınlar, Bezl, Hamide Ruyideşti, Fatıma Saati, Firuze Şirazi gibi müellifeler, Fatıma el-Fihri, Hatice Hatun, Azra Hatun Eyyûbî, Sare el-Halebiyye gibi müderriseler,  er-Riyâd bintu’l-Feth, Aişe Kurtubiyye, Şuhte el-Katibe, Fatıma Hattâte gibi hattatlar, Vellâde, Hamdune, Sukeyne bintu Hüseyn, Fatıma Hoşab gibi edebiyatçılar, Şifa bintu Abdillah ve Kurtubalı Lübna gibi tıp ve matematikçiler çağa adını yazdırmış olan Müslüman kadınlardır. Kaynaklar incelendiğinde daha nicelerinin farklı ilim dallarında tahassus derecesinde bilgi-birikim sahibi olduğu görülecektir.[1]

Sözün özü, İslâm’ın kadını okumaktan engellediği, Müslüman kadınların tarih boyu okumayan cahil kesimlerden oluştuğu iddiası baştan sona safsatadır. Bu hususta yapılan konuşmalar da çeşitli mugalatalardan oluşan cümlelerden öteye geçmemektedir. Bugün eve kapatılmış olmakla aşağıladıkları Müslüman camialardaki kadınlar gerek hanım medreselerindeki ders okuma-okutma faaliyetleri ve gerekse hemcinslerine yönelik sohbet ve irşâd gibi aktiviteleri yönünden erkeklerden katbekat ileri seviyededirler.

Şunu da belirtelim: Modern dünyanın kadını mecbur ettiği İslâmsız bir okuma-okutma, mahremiyeti olmayan bir ilim tahsilinden mahrum olma gibi durumlar Müslüman kadının ayıbı değil aksine onu buna maruz kılan Modern kalıpların ayıbıdır. Müslüman kadın tüm bu dayatmalara rağmen halen bugün ilim tahsili yolunda akıntıya karşı kulaç vurarak bir şeyler yapma gayreti güdüyorsa bu da İslâm’ın onun ruhuna nakşettiği ilme haris olma duygusundandır.  Kadına despotizmin dik alası sayılacak bir tutumu reva görüp onu ‘okuyacaksan mahremiyeti yok saymak zorundasın’ kıskacında adeta sıkıştıran anlayışın hiç yüzü kızarmadan olumsuzlukları İslâm’a fatura etmeye çalışması da ancak moderniteye yakışacak bir yüzsüzlük örneğidir.

 

[1] Konuyla ilgili müstakil bir çalışma için bkz. Esra Öztürk, Ortaçağ İslâm Dünyasında İz Bırakan Müslüman Kadınlar, (Y.L.T), Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, 2019.