Günümüzdeki Kur’ancı Mealci söylemi çözebilmek ve bu söylemin şüphelerini, menşeini öğrenerek deşifre edebilmek açısından hayli bir önemi haizdir “Kur’aniyyûn” ekolü. Hind alt kıtasında tezâhür eden bu ekol, Hindistan’ın İngilizler’in eline geçtiği 1857’ lerin öncesi ve sonrasında Oryantalistler’in bu coğrafyadaki sünneti inkâr merkezli art niyetli çalışmalarının bir ürünüdür. Müsteşrik Dr. Alois Sprenger’in İslamî ilimler fakültesinin başına geçirilmesiyle başlayan süreci, Seyit Ahmet Han’ların “Kur’aniyyûn/Sadece Kur’an” söylemleriyle baş göstermesi takip etmişti.
Batıl görüşlerinin kıskacı altında bırakılan âlem-i İslam’ı yakından ilgilendiren Kur’aniyyûn fırkasıyla ilgili irili ufaklı makele ve risale çapında çalışmalar mevcuttur elbette. Ancak İhsân İlâhî Bahş’ın bu eseri alanında yapılmış çalışmalara tefevvuk edecek seviyede. Zira müellif, ekolün görüşlerini öğrenme ve onu daha yakından tanıma adına özel bir gayret sarf ederek hayat sürdüğü coğrafyaya gitmiş ve oradaki ekole mensup insanları bi zatihi müşahede ederek gördüklerini kaleme dökmüştür. Bu açıdan bakıldığında bu eser, Kur’aniyyûn fırkasıyla ilgili mühim bir kaynaklık vazifesi de görecek çapta.
Müellif eserine, Kur’aniyyûn fırkasının doğuş aşamalarını anlatmakla başlamış. Eserin baş taraflarında Ahmeduddin Amritsarri, Hafız Eslem Çeraçpûrî, Gulam Ahmed Perviz gibi bu ekolün önde gelen isimlerinin kısa bir teracimine yer vermiş. Ardından Muasır “Kur’aniyyûn”fırkalarının anlatıldığı eserde, fırkanın sünnete bakış açısına bir girizgah olması kabilinden Şia, Mu’tezile ve Hariciyye gibi ehl-i dalâlet fırkaların sünnete bakış açısına da kısaca değinilmiş.
Bunun dışında eser, genel olarak dört fasıl ve bir hâtimeden oluşuyor. Birinci fasıl Kur’aniyyûn’un topyekûn sünnet inkârcılığı bağlamında ortaya attığı desiselerin serd edilmesi ve mücmelen cevaplanmasını ihtiva ediyor. Müellif yer yer, müşahhas mevzulardaki şüpheci ve inkârcı tavrın arka planlarına da değinmeyi ihmal etmiyor. İkinci fasılda, Kur’aniyyûn’un tefsir deki menheci analiz ediliyor. Bu bağlamda, ekolün tahsis, nesh ve mücmelu’l-Kur’an gibi konulara yaklaşımı serd edilip kısaca tenkit ediliyor.
Üçüncü Fasıl, Kur’âniyyûn’un i’tikâdi görüşlerinin zikredilmesi ve tenkit edilmesine tahsis edilmiş. İlâhiyyât, Nübüvvet ve sem’iyyât’a dair görüşlerinin ele alındığı fasılda ekolün mezkur baplardaki görüşleri hakkında bir kanaat sahibi olunması mümkün. Dördüncü ve son fasıl Kur’aniyyûn ekolünün namaz, zekat, oruç, miras gibi teşrî’i noktalardaki Kur’andan çıkardıkları hükümlerin münakaşa ve tenkit edilmesini konu edinmiş.
Eser, genel olarak değerlendirildiğinde, Kur’aniyyûn fırkasıyla ilgili yapılmış en çaplı araştırma olması özelliğinden hareketle mühim bir kıymeti haiz elbette. Ancak yazarının vahhâbî olması ve böyle bir eserde dahi vahhâbi savunuculuğu yapması çalışmanın kadrini tenkıs edecek mühim bir nokta. O açıdan, okuyup istifade etmek isteyenlerin yazarın bu yönünden haberdar bir biçimde eserden faydalanmaları gerekiyor.
Cevapla
Yorumları Görüntüle